Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, Haberler.com'da yayınlanan programın moderatörü Melis Yaşar'ın konuğu oldu. Özcan, 27 Kasım'dan itibaren muhalif grupların Suriye'nin Halep, İdlib, Hama ve Tel Rıfat'ı ele geçirmesini değerlendirdi.
Sürecin 27 Kasım'da değil 2011 itibarıyla başladığını belirten Özcan, sadece istikrar sağlanmadığı için bir yanardağ olarak karşımıza çıktığını söyledi. 7 Ekim'de başlayan İsrail'in Gazze'de yürüttüğü saldırılarla birlikte Pandora'nın kutusunun açıldığını söyleyen Özcan, "İsrail ve Amerika gibi aktörler devreye girmeye başladığı an itibarıyla özellikle Orta Doğu'da kartların yeniden karıldığından bahsediyordu ama aslında kartlar karılmıştı sadece dağıtılmaya çalışılıyordu diyebiliriz. Dolayısıyla bugün Suriye'de gördüğümüz durum da bu." diye konuştu.
Türkiye'nin bu süreçteki tutumuna yönelik soru üzerine Doç. Dr. Özcan, şöyle konuştu:
"Burada özellikle Esad rejiminin üç tane hatası olduğunu düşünüyorum. Birincisi Arap Baharı süreci başladığında bölgede istikrarın sağlanması konusunda Türkiye'yle ortak hareket etmemesi. 2011'deki en büyük hata buydu. Bir sonraki hata ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BGMK) 2254 sayılı kararının tam anlamıyla uygulanması için adım atılmaması. Yani bu karardaki temel yaklaşım neydi; Suriye'de acil bir ateşkes sağlansın siyasi çözüme kavuşturulsun. Çünkü siyasi çözüme kavuşmayan her süreç başarısız devlet örneğini doğuruyor. Tıpkı Suriye'nin bugün yaşadığı süreç gibi. Üçüncüsü ise, belki bu da özellikle yakın dönemi de içine aldığı için Astana Platformu. Şimdi buradaki sürece baktığımızda Rusya, Türkiye ve İran'ın yani bölgedeki en önemli aktörlerin dahil olduğu bir süreçte Suriye ne yaptı? Bu kriz yönetimini gerçek anlamıyla sağlayamadı. Yani sadece Suriye diye de düşünmeyelim bunu belki Rusya'nın ve İran'ın da çıkarlarının çatıştığı noktalarda ne yaptılar? Türkiye'nin yaklaşımını ötekileştirdiler. Türkiye'nin istikrar arayışına bir cevap vermediler. Günün sonunda biz nereye geldik? Orta Doğu coğrafyasında 7 Ekim'den sonra yeni bir patlama alanını görmüş olduk. Yani bu üç hata belki yapılmasaydı ya da uzlaşı alanı sağlanmış olsaydı 2011'den bu yana çok farklı bir Suriye görebilirdik. Bu nedenle de Türkiye'nin takip ettiği politika çok değerli yani artık bunun anlaşılması gerekiyor."
Türkiye'nin uzun zamandır bölgede güvenli alan yaratmaya çalıştığını ifade eden Özcan, bu güvenli alanı yaratırken sınır bölgesinde göç dalgasını önlemeye ve insanların evlerini ve hayatlarını bıraktırmamaya yönelik adımlar attığını belirtti. Bunun iki boyutu olduğunu söyleyen Özcan, "Bölge halkındaki insanları korumak, aynı zamanda da göç dalgalarını önlemek." dedi.
Kontrolü ele alınan bölgelerde sivillere karşı herhangi bir olumsuz muamele yapılmadığını söyleyen Özcan, böylelikle oradaki insanların yurtlarından edilmediğini belirtti. Ancak bir sonraki hamlenin nasıl olacağını bilemediğini dile getiren Doç. Dr. Özcan, "Bu kadar kısa bir sürede bu kadar hızlıca ilerleme benim aklıma şunu getiriyor: Napolyon Moskova'ya giderken önünde hiçbir şekilde Rus ordusu yoktu ama sonra günün sonunda 600 bin kişiyle girdiği Rusya topraklarından yaklaşık 50 bin, 60 binle çıktı. Şimdi böyle bir senaryo ile karşılaşırsak o zaman çok büyük bir göç dalgasıyla yeniden karşılaşırız." şeklinde konuştu.
Haberler.com / Çağla Taşçı - Dünya Arap Baharı Orta Doğu Politika Türkiye Güncel Suriye Dünya