İnsan birlikte yaşamak zorunda olan canlıların başında gelir. Beraber yaşamanın olumlu yanlarının olması yanında da olumsuz yanları da bulunmaktadır. Olumlu yanları genelde hayatta kalma ve dünya hayatını rahat yaşama noktasında faydası olmuştur. Olumsuz yanı ise; duygular ve tercihler kısmında olur. Birlikte yaşamanın devamı adına çoğu zaman kişiler fiziksel, maddi ya da duygusal/manevi/psikolojik baskılara maruz kalmamak için bulundukları toplumun akışına uymak zorunda kalarak istedikleri/benimsedikleri fikir ve inançların tersinde bir tercihte bulunmak zorunda kalırlar.
Görünmeyen bu kuvvete literatürde mahalle baskısı deniyor. Bu tarz baskı ve yıldırmalardan başta peygamberler olmak üzere ona tabi olan olma niyetinde olan insanlarda nasibini almıştır. Bu örneklerden ilki Allah resulünün hayatında önemli bir yeri olan amcası Ebu talip ile ilgilidir. Ebu talip Allah resulünün: Müslüman ol! çağrısına olumlu yanıt vermeyen/veremeyen akrabalarından birisidir. Allah resulünün davetine fikri olarak destek vermemesine rağmen ona maddi olarak kol kanat germek adına da kendi ve kabilesi ile her türlü zorluğa göğüs germiştir. İşte bu göğüs geriş yüzünden Allah resulü Ebu talibe ayrı bir sevgi ve saygı duyuyordu. Onun Müslüman olup cennete girmesini çok istiyordu. Lakin Ebu talip bir türlü bu davete olumlu bir cevap vermiyordu.
Günler günleri kovaladı nihayetinde ölüm hastalığı Ebu Talibi’de yakalayınca Allah resulü amcasının Müslüman olarak cennete girmesi adına onu son kez davet etmek için huzuruna vardı. İsteğini amcasına anlatınca, Ebû Tâlib Allah resulüne şu cevabı veriyordu: kavmim arkamdan: ölüm korkusundan dolayı Müslüman olduğunu söyler endişesini ileri sürerek kendisiyle alay edebileceklerini söyleyerek onlara karşı küçük düşmek istemediğini belirtmiş ve Resûl-i Ekrem’in teklifine olumlu cevap vermemişti.
Aynı şekilde Hz Muhammed’in Allahın peygamberi olduğunu bilmesine rağmen inanmayan kişilerden biriside velid b. Mugiredir. Velid b. Mugire akıllı zeki ve o bölgenin en zenginlerinden bir kişidir. İlk önceleri Allah resulünün davetine tarafsız kalan hatta içten içe İslam’a meyilli olan bir kişidir. Gün geçtikçe İslam’a meylinin arttığını gören Mekke oligarşisinin önderleri velid gibi bir adamı kaybetmeme adına planlar düşünürken Ebu Leheb: Bu işi ben hallederim diyerek velid’in yanına gider ve: duydum ki malına mal katmak için dinini değiştirip Müslüman olmaya karar vermişsin. Dinini malını çoğaltmak için değiştireceğini duyunca biz Mekke’nin ileri gelenleri aramızda mal toplayıp sana vermeye karar verdik diyerek görünmez silahını ateşler. Görünmez silahı ile Ebu Leheb tarafından tam on ikiden vurulan velid aynı Ebu talip gibi mahalle baskısına teslim olmak zorunda kalır.
Toplum baskısı dediğimiz görünmez güç sadece düne ait olan bir olgu değil. Varlığını kıyamete kadar sürdürecek olan bir realitedir. Dün olduğu gibi bugünde birçok kişi bu baskı yüzünde ahretini tehlikeye atmak zorunda! kalıyor. Allaha, ahrete, hesaba inandığını söylemesine rağmen toplum ya da falan filan ne der düşüncesini önemsediği için, inandığını söylediği doğrularla çelişen bir hayatı tercih edebiliyor.
Oysa Allah-u Teâlâ Ahzap suresinin 4. Ayetinin sonunda: Allah, bir adamın göğsünde iki kalp yaratmamıştır buyurarak insanda bulunması gereken korkunun Allah korkusu olması gerektiğini dile getiriliyor. Bir kalpte/zihinde/inançta Allah korkusu ağır basmıyor ise o kalbin/zihnin/inancın erinde sonunda kötülülüğün/şirkin/küfrün mekânı olacağını ayetlerde bildirilirken, Bir başka ayette ise Allahın hoşnutluğunu gözetenlerin akıbetinin: …. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır(Mülk/12) şeklinde olacağı buyruluyor.