Mehmet TÜRKER
  Güncelleme: 12-09-2024 13:44:00   12-09-2024 13:41:00

BİLİMİN ÇIKMAZ SOKAĞI; ALLAHI İNKÂR MİSYONU

Bilim: Türk Dil Kurumu sözlüğünde " insanoğlunun evreni anlama, Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi ve yöntemli araştırma süreci" olarak tanımlanmaktadır. İnsanlığın ortak malı olan ilmi Allah-u Teâlâ iki şekilde kullanmamızı bize tavsiye ediyor. Mülk suresi 3ile 4. Ayetlerinde: Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?  Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir diyerek ilmin ilk hedefinin kişiyi Allah-ı bilmeye onu tanımaya iman etmeye dönük olması gerektiği vurgulanır. İkinci olarakta ilmin tüm insanlığın faydasına hizmet etmesi gerektiği bildirilir.

Tarafsız olması gereken ilim ya da bilim ne yazık ki Müslümanların gerilemesi ve din karşıtlarının eline geçmesi ile Allahın varlığını ispatlayacak çalışmalar yapma yerine Tanrının/Allahın yokluğunu ispatlama gayesine hizmet etmeye başladı. Bu fikrin önünde engel olarak gördüğü ilahi dinlere savaş açarak insanlığı dinden ve maneviyattan uzaklaştırmayı kendine misyon edindi.  Bu fikri meşrulaştırmak adına Allahın varlığına delalet eden tüm delilleri tesadüf ya da evrim çatısı altında sundular.

Tanrının/Allahın varlığına savaş açan Bilim ilk mücadele alanı olarak insanın yaratılış meselesini seçerek, ilk itirazını İnsanın varlık alanına çıkış noktasında yaptı. Tüm ilahi dinler insanın bir yaratıcı tarafından kâmil bir şekilde yaratıldığını savunurken(Rum suresi/27), bilim insanın ancak evrim sonucu varlık sahasına çıktığı tezini savunan ateizmin sözcülüğüne soyundu.

Bu tezi meşrulaştırma gayretlerinin arka planına baktığımız zaman dünyada kuralsız yaşama ve ahrette hesap vermeme beklentileri ön plana çıktığımı görürürüz. Çünkü İlahi dünlerin temel prensibi şudur: İnsan Allah tarafından yaratılmıştır. Bu yaratılış gayesi ya da amacı dünyada sınava tabi tutulmaktır. Yaratılma ve sınavın sonucu olarak da insan öldükten sonrada hesaba çekilecektir.

Başta darwinizim olmak üzere İnsanın bir yaratıcı tarafından yaratılmadığını onun bir evrim sonucunda kâmil bir hale geldiğini savunanlar: Beni Allah diye bir varlık yaratmadığına göre dünyada istediğim gibi yaşarım. Bunun neticesi olarak dünya bir sınav ortamı olamaz ve ahret diye bir şeyde yoktur. Ahret olmayınca hesap vermekte olmayacaktır tezinin etrafında toplandılar.

Çünkü onlarda bal gibi biliyorlar ki bir yaratıcıyı kabul ederlerse o zaman dünyada istedikleri gibi yaşayamayacaklar. Bu inancı aşmanın kendilerince tek yolu bilim aracılığı ile Tanrının yokluğunu ve her şeyin bir tesadüf olduğunu ispatlamaktır. Bunun imkânsız olduğu(Hicr3/4) bildirilmesine rağmen Üç günlük dünya hayatını serbestçe yaşamak adına elde ettikleri bir yaratıcının olma mecburiyeti delillerine rağmen inkârda direniyorlar. Bu zihniyete sahip insanlar Allahın varlığını ispat edecek delillere ulaşamadığı için Allah’ı inkâr ediyor değiller. Aksine bu insanların doğruyu bulma niyetlerinin olmadığı kuran bize şöyle anlatıyor: Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, oradan yukarı yükselseler de, Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" (Hicr 14/15) diyeceklerdir.

 

Bu ve buna benzer ayetlerle Allah-u Teâlâ bu zihniyetteki insanlara: boşuna uğraşmayın şu yaşadığınız dünya hayatında kıyamete kadarda uğraşsanız bir çarpıklık bulamayacaksınız. Onun için benim gücüm karşısında teslim olun ve benim varlığımı kabul edin demesine rağmen, bugün bazı çevreler üç günlük şu dünya hayatında sorumsuzca yaşama adına, hem kendilerini, hem de birçok insanı cehenneme sürüklüyorlar.

 

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tüm Anketler
Sizce Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını hangi parti adayı alır?
BİZİ TAKİP EDİN
  • HABER ARŞİVİ
    YUKARI