NEŞİDE ŞAHİN
  12-12-2025 08:05:00

Bizim Olanın Kıymeti

Her yıl Aralık ayı gelip çattığında, okulların koridorlarında bir hareketlenme olurdu. Mandalina kokusu siner sınıflara, çocukların ellerinde sepet sepet el yapımı kurabiyeler, annelerin açtığı börekler, komşunun bahçesinden toplanmış portakallar dolaşırdı. “Yerli Malı Haftası” derdik adına. Şimdi dönüp bakınca fark ediyorum ki mesele sadece mandalina, portakal değildi; mesele bizim olana sahip çıkma meselesiydi.

Eskiden büyüklerimiz bir laf söylerdi: “Elin malına güvenme, kendi malın seni yarı yolda bırakmaz.” O zamanlar bunun sadece bir tasarruf öğüdü olduğunu sanırdım, meğer memleketin özüymüş.

Bugün markete gidiyorsun, elini nereye atsan yabancı marka… Çikolata desen ithal, telefon desen ithal, oyuncak desen ithal. Yabancısı kötü mü? Elbette değil. Ama mesele şu: Biz kendi ürettiğimize sahip çıkmazsak, kendi emeğimizin karşılığını vermezsek, bu ülkenin geleceğini kim ayakta tutacak?

Bir portakalın bile bir hikâyesi var…

Yerli Malı Haftası’nın özünde ekonomik bir bilinç yatıyor ama onun ötesinde bir duygu daha var: emeğe saygı.
Antalya’da bir çiftçi sabahın köründe seraya girip nimetine sahip çıkmasa, Ege’deki zeytinlikler bakımsız kalırsa, İç Anadolu’daki buğday tarlası sürülmezse… Ne yerli malı kalır, ne de yerli üretici.

Bir portakal düşünün… Dalından kopup soframıza gelene kadar kaç el değiyor? Çiftçisi, nakliyecisi, halcisi, esnafı… Sen o portakalı aldığında sadece bir meyve almıyorsun; memleketin çarkını çeviriyorsun.
İşte Yerli Malı Haftası’nın kıymeti tam burada başlıyor.

Ekonomik bağımsızlık sofradan başlar…

Bugün dünyada en güçlü ülkelerin ortak özelliği nedir biliyor musunuz?
Kendi ürettiğini tüketmesi.
Kendi markasına sahip çıkması.
Kendi çiftçisine, kendi girişimcisine omuz vermesi.

Bizim de bunu yapmamız gerekiyor. Elbette her şeyin yerlisi yok, elbette bazı ürünleri yurtdışından almak zorundayız. Ama mesele bu değil. Mesele, yerli olanı görünür kılmak, kıymet bilmek, talep oluşturmak. Talep olursa üretim olur; üretim olursa istihdam olur; istihdam olursa memleket kalkınır.

Yani Yerli Malı Haftası sadece bir “hafta” değil; memleketin kalkınma ajandasıdır aslında.

Çocuklara sadece ceviz ve kuru üzüm değil, bilinç de vermeli…

Okullarda hâlâ Yerli Malı kutlanıyor ama eski coşku var mı?
Doğrusu pek yok.

O yüzden çocuklara sadece “yerli malı kullanın” demek yetmez. Onlara anlatmamız gereken şey şudur:
“Evladım, sen bugün yerli ürün aldığında bir çiftçinin yüzü gülüyor, bir esnaf dükkânını açık tutuyor, bir fabrika çarklarını döndürüyor.”

Böyle anlatırsak çocuk da anlar, yetişkin de.

Yerli malı, yerli duruşudur!..

Bu iş sadece ekonomi değil; bir duruş meselesi.
Memleketine sahip çıkıp, emeğine değer verme meselesi.

Bugün yerli üretici yoruluyorsa, bunun sebebi sadece ekonomik zorluk değil; çoğu zaman kıymet bilinmemesi.
Biz kendi ürettiğimizi tükettiğimiz sürece, bu toprakların bereketi de geleceği de ayakta kalır.

Yerli Malı Haftası bana hep şunu hatırlatıyor:
“Bir ülkeyi yaşatan, o ülkenin ürettiğidir.”

Bir kilo portakalın, bir avuç üzümün, bir dilim peynirin bile arkasında koca bir emek zinciri var.
Biz yerli ürüne sahip çıktıkça o zincir güçlenecek, memleketin çarkı dönmeye devam edecek.

Velhasıl…
Yerli Malı Haftası dediğin, sadece bir hafta değil; bu topraklarda alın terinin, emeğin, bereketin saygı gördüğü bir hatırlatmadır.
Unutmayalım ki “yerli malı” dediğimiz şey, aslında bizim malımızdır; bizim geleceğimizdir.

 

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tüm Anketler
Sizce Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını hangi parti adayı alır?
BİZİ TAKİP EDİN
  • HABER ARŞİVİ
    YUKARI