NEŞİDE ŞAHİN
  03-11-2025 09:58:00

Antalya’nın Kalbinde Parlayan Işık

Perdeler kapandı, kırmızı halı toplandı, sahnedeki ışıklar birer birer söndü. Ama 62. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin bıraktığı iz, Antalya’nın üstünde hâlâ parlıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da festival, sadece sinemacıların değil, Antalya’nın da sınavıydı. Şehir bir hafta boyunca bir sinema platosuna dönüştü; sokaklarda afişler, meydanlarda söyleşiler, salonlarda heyecan… Ve şimdi, festival bitti ama konuşulan, tartışılan, hatırlanan çok şey kaldı geriye.

Altın Portakal, Antalya için artık sadece bir film festivali değil, bir kimlik meselesi. Bu şehir yıllardır “güneşin ve turizmin başkenti” olarak anılır; ama sinema geldiğinde, Antalya bambaşka bir ruha bürünür. O anlarda kent, sadece turistlerin değil, sanatçıların, yönetmenlerin, öğrencilerin, hayal kuran insanların şehri olur. Festival sayesinde Antalya, “yazın güneşle parlayan şehir” olmaktan çıkıp “kültürle parlayan şehir”e dönüşür. Bu dönüşüm belki de Altın Portakal’ın en büyük başarısıdır.

Bu yıl festivalin açılışından kapanışına kadar şehirde hissedilen canlılık, aslında kültürün ekonomik bir güç olduğunu da bir kez daha gösterdi. Oteller doldu, restoranlar hareketlendi, meydanlarda kalabalıklar oluştu. Ama bundan da önemlisi, Antalya’nın yılın bu döneminde bir “ruh” kazandığını görmekti. Sinemanın sihri, şehre sıcaklık kattı. Bu festival, Antalya’ya sadece turist değil, düşünce, üretim ve paylaşım getirdi.

Kuşkusuz festival boyunca ödüller kadar tartışmalar da vardı. Hangi filmin neden kazanıp hangisinin kazanamadığı konuşuldu; politik duruşlar, sanatsal tercihler, jüri kararları üzerine fikir yürütüldü. Ama bu da Altın Portakal’ın doğasında var. Çünkü bu festival, sadece film gösteren bir organizasyon değil, düşünceye, eleştiriye ve sanatsal cesarete alan açan bir platform. Sinema konuşuluyorsa, farklı görüşler dile geliyorsa, demek ki festival amacına ulaşmıştır. Sessizlikten daha tehlikelisi, ilgisizliktir.

Antalya halkı açısından bakınca, festivalin kente kattığı en değerli şeylerden biri aidiyet duygusu. Herkesin hayatına bir parça dokunuyor: Kimisi film izleyicisi, kimisi gönüllü, kimisi esnaf olarak bu sürecin bir parçası. Bu bağ, şehrin kültürel belleğini güçlendiriyor. Genç sinemacılar içinse Altın Portakal bir vitrin değil, bir umut. Onlar için Antalya, bir film setinden çok daha fazlası; hayallerini beyaz perdeye taşıyabilecekleri bir sahne.

Yine de sormadan edemiyor insan: Festival bitti, peki şimdi ne olacak? O alkışların, o enerjinin, o üretim heyecanının nereye akacağı önemli. Çünkü bir şehrin kültür hayatı, sadece bir haftalık parıltıyla değil, yıl boyunca süren süreklilikle ölçülür. Altın Portakal’ın enerjisi, yılın geri kalanına nasıl yayılacak? Sinema atölyeleri, genç yönetmen buluşmaları, film arşivleri, açık hava gösterimleri… Antalya bu potansiyeli değerlendirebilir mi? İşte asıl mesele bu.

Altın Portakal bitti ama Antalya için aslında her şey yeni başlıyor. Çünkü festivalin asıl anlamı, ödüllerin verildiği gecede değil; o geceden sonra şehirde kalan duyguda gizli. Antalya, sanatla nefes alabilen bir şehir olmanın ne kadar güzel olduğunu bir kez daha gördü. Şimdi o nefesi korumak, büyütmek gerekiyor.

Kapanış törenindeki alkışlar yavaş yavaş sustu belki, ama sinemanın yankısı şehrin duvarlarında, insanların kalbinde sürüyor. Altın Portakal son buldu; ama Antalya’nın hikâyesi, perdede değil, hayatta devam ediyor.

İşte bu yüzden, Altın Portakal sadece bir festival değil; Antalya’nın ruhuna düşen bir ışık. Ve o ışık, kolay kolay sönmeyecek.

 

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tüm Anketler
Sizce Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını hangi parti adayı alır?
BİZİ TAKİP EDİN
  • HABER ARŞİVİ
    YUKARI