NEŞİDE ŞAHİN
  10-11-2025 10:37:00

Bugün 10 Kasım

Her yıl 10 Kasım sabahı saat dokuzu beş geçe, şehirlerin, köylerin, okulların, evlerin üzerinde aynı sessizlik çöker. O an sanki rüzgâr bile durur, kuşlar uçmayı bırakır, kalpler bir ritimle dolar: özlem, minnet ve hüzün.
Sirene eşlik eden o suskunluk, aslında milyonlarca insanın tek bir sese, tek bir kalbe dönüşmesidir. Çünkü o dakikada biz sadece bir lideri değil, bir ülkenin yeniden doğuşunu anımsarız.

Atatürk’ü anlatmak kolay değildir. Çünkü o, sadece bir insanın değil, bir milletin kaderine dokunan bir devrimdir.
O; karanlıkta ışık, umutsuzlukta umut, küllerin içinden doğan bir yeniden varoluşun adıdır.
Bir imparatorluğun enkazından, çağdaş bir cumhuriyet inşa eden; yorgun, yoksul ama onurlu bir halkın kalbine özgürlük ateşini yakan insandır.

Bugün çocuklar okul bahçelerinde saygı duruşunda bulunurken, belki henüz neyi anladıklarını tam bilemiyorlar.
Ama o dakikalarda, bir gün anlayacaklar…
Anlayacaklar ki, özgürce konuştukları her kelime, özgürce yürüdükleri her sokak, okudukları her kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir armağanıdır.

Atatürk, sadece geçmişte yaşamış bir önder değil; her dönemde yeniden doğan bir fikirdir.
Bir bilim laboratuvarında genç bir kız mikroskobuna eğilmişse,
Bir öğretmen sınıfta ışıl ışıl gözlerle “Cumhuriyet nedir?” diye anlatıyorsa,
Bir çiftçi toprağını alın teriyle yoğuruyorsa,
Bir sanatçı sahnede “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye haykırıyorsa,
Atatürk oradadır.
Çünkü o, bu topraklarda nefes alan her vicdanda yaşamaya devam ediyor.

Belki de 10 Kasım’ların en sarsıcı yanı, bir kaybı değil, bir varlığı hissetmemizdir.
Çünkü o gidiş bile bir kalıştı aslında.
Bedenen aramızdan ayrıldığı gün, fikirleri toprağa değil, bu milletin yüreğine gömüldü.
Ve oradan filizlenip büyüdü: Kadın haklarında, eğitimde, sanatta, adalette, bilimde, yaşamın her alanında...

Kimi zaman bir çocuğun “Atam, izindeyiz” derken titreyen sesinde,
Kimi zaman bir dedenin gözyaşına karışan “Ben onu gördüm evladım” sözlerinde,
Kimi zaman bir annenin “Okuyacaksın, güçlü olacaksın” diye fısıldadığı cümlede yaşar.
O, aslında hepimizin içindedir.

Bu sabah yine dokuzu beş geçe sessizliğe bürünürken, belki de içimizden geçen tek cümle şu olur:
“Keşke bir kez olsun göz göze gelebilseydik Atam…”
Ama sonra fark ederiz ki, göz göze gelmişiz aslında.
Bir tarih kitabının satırlarında, bir heykelin gölgesinde, bir çocuğun gözlerindeki ışıltıda…
Her yerde onun o derin, güven veren bakışlarını görürüz.

Bugün, sadece yas değil; aynı zamanda bir teşekkür günüdür.
Bir ulusun kaderini değiştiren o büyük adama, “İyi ki vardın” deme günüdür.
Ve belki de kendi kendimize söz verme günüdür:
Onun bize emanet ettiği Cumhuriyet’i, akıl ve vicdanla koruyacağımıza dair.

Çünkü biz biliyoruz ki:
Zaman geçse de, takvimler değişse de, dünya başka yöne dönse de,
Bir ulusun kalbinde 10 Kasım hiç bitmez.

Atam,
Senin ışığınla yürüyoruz hâlâ.
Her düşüşte seni hatırlıyoruz,
Her yeniden doğuşta seni yaşıyoruz.
Ve emin ol,
Senin en büyük eserin olan Türkiye Cumhuriyeti, senin evlatlarının ellerinde sonsuza dek yaşayacak.

Saygıyla, özlemle, minnetle…

 

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tüm Anketler
Sizce Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını hangi parti adayı alır?
BİZİ TAKİP EDİN
  • HABER ARŞİVİ
    YUKARI